01
"Hachez-la en nombreux fragments,
et vous verrez que chacun peut exister a part."
"Doğrayıp bir çok parçaya ayırın, göreceksiniz,
her biri kendi başına varolabilmektedir."
Charles Baudelaire
Saçlarının verdiği güvenle iki kişilik koltuğun tek kişilik kısmına oturduğu yerinden doğruldu. Ayağa kalkmayı düşündü ilkin; fakat kafatasının en ucra köşelerine kadar herbir kemik parçası,sinir uçlarının tüm kıvrımları da dahil olmak üzere şiddetli bir ağrıyla kendini hatırlattı. Bu ilk kez olmuyordu, daha önceleri de yaşamıştı bunu. Vücudunun, geçeceği eylemden önce başka bir sancıyı kendiliğinden belirtmesi önceleri de yaşadığı bir durumdu. Korkuyla karışık buruk bir keyif de alıyordu bundan. Sanki kendiliğinden gerçekleşen bu hatırlatma ona faydalı bir şeymiş de buna seviniyor gibi oluyordu. Buna alışması da çok uzun zaman almamıştı. İlk kez soğuk bir akşam üzeri aynı otobüs durağında başına gelmişti. Beklemekte olduğu otobüs durağa vardığında herzamanki aynı binanın aynı gıpgri duvarına yaslanmış, aynı yöne doğru (sanki gözleri uzaktan gelecek otobüsünü beklemeye dalmış değil de çok yakından tanıdığı birinin gelişinden emin olmak istercesine merakla) bakıyordu. Aynı kabanını giymişti ve yine elleri uzun kabanının ceplerindeydi, ağız ve burnu aynı kabanın uzun yakasının içinde soluğunun yine aynı şekilde kumaşı da terletip nemlenmesinden keyif alarak beklemeyi sürdürüyordu. Yönünün nereden geldiği belli olmayan sert bir rüzgar açıkta kalan kulağını ısırıp geçerken dikkatini dağıtmadan gözlerini daha da kısıp ileride belirsiz nesnelere doğru bakıyordu. Rüzgar baktığı yöne doğru vurmuş kulaklarında ıslıktan ziyade boğuk bir ses bırakmışken dayandığı duvarın dibindeki apartman kapısının titreyen sesi camın da eşliğiyle beraber kulağındaki uğultuya eşlik ediyordu. Derin bir soluk alıyor, dağılan rüzgarın gittiği yönün akışına doğru nefesini üflüyordu. Manavın kapatılırken açık unutulmuş sallanan lambalarının parlak ışığı bulanık bir şekilde parıldayan ışık küreleri gibi belli belirsiz bakışını daha da bulanık hale getiriyordu. O esnada gözlerinin önünde beliren iki tanıdık ışık kümesiyle bakışını netleştirmiş ve emin olmak için tekrar iki küçük kümeyi daha da tanıdık hale getirmişti.
97.
Loş caddenin yarısı kapanmış, diğer yarısı da kapanmak için can atan dükkanlarının kararsız boşluğunda ileriden gelen otobüs, kısık gözlerinin içinden fışkıran simsiyah gözlerinin ıslak parlaklığında turuncu yansımalarıyla kocaman kocaman büyüyerek iki alev topuna dönüşüyordu. 97.
Yorumlar
Yorum Gönder